CUMHURİYETÇİ TÜRK PARTİSİNİN “FEDERASYON” YÖNÜNDEKİ SÖYLEMLERİNE İLİŞKİN KKTC DIŞİŞLERİ BAKANI TAHSİN ERTUĞRULOĞLU’NUN AÇIKLAMASI
“Kıbrıs Türk halkı isterse “federasyona” ulaşılacakmış gibi bir tablo çizmek ve halkı yanlış yönlendirmek en basit tabirle halkımızın zekasına hakarettir.”
Cumhuriyetçi Türk Partisi yetkilileri tarafından son dönemde yapılan açıklamalarda Mart ayı içinde Cenevre’de gerçekleştirilecek görüşmelerden sözde yeni bir müzakere süreci olarak bahsedilmekte ve halkımızı yanıltıcı söylemlerde bulunulmaktadır. Başta Cumhuriyetçi Türk partisi ve “federasyon” tezini destekleyen tüm çevrelerin gözardı ettiği son derece önemli bir husus vardır: Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin “federasyon” modelinden rızasını çekmesinin en önemli nedeni anılan modelin 50 yıl boyunca iki taraf arasında müzakere edilmiş ve artık tüketilmiş bir formül olmasıdır.
Kıbrıs Türk halkı ile güç ve paylaşımı asla içselleştiremeyen ve Kıbrıs Türk halkını bir azınlık olarak gören Kıbrıs Rum tarafının, yeni bir “müzakere” süreci ile “federasyon” tezini kabul edebileceğine inanmak ve bunun için çaba sarfedilmesi gerektiğini savunmak, dahası, eğer Kıbrıs Türk halkı isterse “federasyona” ulaşılacakmış gibi bir tablo çizmek ve halkı yanlış yönlendirmek en basit tabirle halkımızın zekasına hakarettir. Kıbrıs Türk halkı bu adanın eşit sahibidir. Kıbrıs Türk halkının adadaki varoluş mücadelesi Rum boyunduruğu altında yaşamamak için verilen onurlu bir mücadeledir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ise bu mücadelenin en şerefli sonucudur. Dolayısıyla, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip çıkmak, egemen eşitliğimizi ve eşit uluslararası statümüzü savunmak en doğal hakkımızdır ve görevimizdir.
Uluslararası toplum veya Rum tarafı sözde istermiş gibi davrandığı için özden gelen haklarımızdan vazgeçerek başarısızlığı defalarca ispatlanmış olan “federasyon” görüşmelerine geri dönmek, Kıbrıs Türk halkını ucu açık bir sürece hapsetmekten başka bir amaca yaramayacaktır ve asla sözkonusu değildir.
KKTC’nin tanınmasını ve egemen eşitlik gibi kavramları benimsemek ve özden gelen hakları her ne pahasına olursa olsun savunmak, gerçeklikten uzak modeller üzerinde zaman harcanmaması için tek çıkış yolumuzdur. Unutulmamalıdır ki, “federasyon” tezi, Kıbrıs Türk halkı rızasını verdiği için bir parametre haline gelmiş ve Güvenlik Konseyi kararlarında yer almıştı. Yıllarca sürdürülen “federasyon” müzakerelerinde ortaya bir gerçek çıkmıştır. O da Rum tarafının görüşür gibi yapıp, bizi masaya bağlayıp, Ada’yı Elenleştirme politikalarına devam etmesidir.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarını Kıbrıs politikalarının temeli ve esası alanlar, Kıbrıs sorununu yaratanın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve kararları olduğunu gözardı etmektedirler. BMGK kararları Kıbrıs sorununu yaratan kararlar olarak sorunu çözen kararlar olamaz. Halkımızı yanlış bilgilendirmeden başka bir şey olmayan böylesi hamlelerden süratle uzaklaşılmalıdır.