GERÇEKLERİ ÖĞRENME ZAMANI Bölüm 5


KIBRIS TMT MÜCAHİTLER DERNEĞİ’NİN KKTC MİLLETVEKİLLERİNE GÖNDERDİĞİ 21 BÖLÜMLÜK UYARI MEKTUBUNU  PAYLAŞIYORUZ..

GERÇEKLERİ ÖĞRENME ZAMANI

 

 

Bölüm 5

 

Kıbrıs Türk Halkının ayrı devlet kurma hakkı 

Bir halkı yok etmek için Akritas ve İfestos gibi etnik temizlik planları hazırlandığı zaman o halkın hayatta kalmak için savaşmaktan başka çaresi kalmaz ve özgür kalınca da ayrı devlet kurma hakkı olur. Ya savaşı kazanıp ayrı bir devlet oluşturur ya da yok olur. Bu nedenle dünya kamuoyunun hiç tereddüt etmeden tanınmak isteyen KKTC’nin yanında yer alması gerekirdi. 

 Buna rağmen KKTC’nin tanınmamış olmasının nedeni Rum propaganda ordusunun başarılı olmasıdır. Rum propaganda ordusuna karşı yanıt vermede ve Rum yalanlarını ortaya çıkarmada Türk tarafının yetersiz kalmasıdır. 

Dıştan Kıbrıs sorununu izleyen tarafsız bir kişi Rum siyasilerin yalanlarına kanar ve Rumların haklı ve mağdur olduğunu, Kıbrıs Türklerinin ise Kıbrıs’ta yaşayan  çoğunluğa karşı haksız yere isyan etmiş  azınlık olduklarını düşünür.

Uluslararası hukuk ilkelerine göre Rum Yöneticiler, Akritas ve İfestos etnik temizlik planlarını hazırladıkları ve insanlığa karşı suç işledikleri için Uluslararası Ceza Mahkemesinde yargılanmalıydı Rum yöneticilerin işledikleri suçlarla itham edilmesi tüm dünyanın gerçekleri öğrenmesini sağlayacaktı. Bu ithamların yapılması bile KKTC’nin tanınmasının yolunu açacaktı. Ancak maalesef Kıbrıs Türk siyasileri bu yönde girişimde bulunmadılar.  Cumhuriyet Meclisinden bu yönde hiçbir talep gelmedi.

Halbuki etnik temizlik planları tercüme edilip her davada uluslararası mahkemenin önüne konabilirdi. O zaman Kıbrıs sorunu gerçek yönleri ile anlaşılacak ve kimse hileli ve tehlikeli anlaşmaları kabul etmemiz için bizi ikna etmeye çalışmayacaktı. 

Rum propaganda ordusuna karşı Türk halkının haklarını savunan bazı yazılar yazılmakta ve açıklamalar yapılmaktadır. Ancak bunlar çok yetersizdir. Bu yazılar amatör kişiler tarafından hobi olarak yazılmaktadır. Rum tarafında ise son derece profesyonel bir propaganda ordusu kurulmuştur. Bu orduya karşı onun kadar büyük ve onun kadar yetenekli bir ordu kurmak gerekirdi. 

Bunun için Rum tarafı gibi büyük bir  bütçe ayırmak ve en yetenekli kadrolardan oluşan bir tanıtım propaganda ordusu kurmak gerekiyordu. O zaman gerçek tüm dünya tarafından anlaşılacak ve dünya devletleri KKTC’yi tanımak için yarışa gireceklerdi.

Böylece halkımızın yalanlarla aldatılarak tuzağa düşürülme olasılığı ortadan kalkacaktır. 

 KKTC milletvekillerine düşen en büyük görev geç de olsa harekete geçerek Rum propaganda ordusundan daha üstün bir propaganda ordusu kurmak ve dünya kamuoyu ve halkımızı Rum yalanlarından kurtarmak olmalıdır. 

Sizlerden talebimiz barışsever Atatürk milliyetçiliği görüşlerine uygun tanıtım yapacak, TMT’nin mücadelesine devam edecek ve Kıbrıs’ta barışın bozulmasına izin vermeyecek birimler oluşturmanızdır.

 

Kıbrıs’ta tek egemenliğin yaratacağı tehlikeler

Devasa Rum propaganda ordusunun Kıbrıs Türk Halkının bir bölümü üzerindeki etkileri tahminlerin üzerinde olmuştur. Şöyle ki halkımızın bir bölümü 1974 de gelen özgürlük ve barışın değerini anlayamamaktadır. Ayrı iki devlet olarak yaşamanın mutluluğunu düşünememektedir. Rumlarla eskiden olduğu gibi karışık yaşamanın sakıncalı olmayacağını zannetmektedir.

Rum propagandasının etkisinde kalmış bu kesim anlamıyor ki Kıbrıs’ta kan dökülmesini durduran Barış Harekatı ve onu izleyen yıllarda gerçekleşen nüfus mübadelesi ile iki ayrı devlet kurulmasıdır. İki devlet durumu ortadan kalkarsa nasıl bir anlaşma olursa olsun, kavga içinde bir yaşam başlayacaktır. Eski çatışmalar tekrarlanacaktır. Bu gerçeği tüm dünya görmektedir. Her dürüst ve vicdan sahibi insan biraz araştırınca veya tarafsız gözlem yapınca bu durumu anlayabilir. Maalesef Rum propagandası Kıbrıs Türk Halkının bir bölümünü bu gerçekleri göremeyecek hale getirmiştir.  

Rum propagandası o kadar sürekli ve sık tekrarlanmıştır ki bazı Kıbrıs Türk siyasiler ve sendikacılar  da yanlış görüşlere katılarak derhal çözüm istediklerini söylemeye başlamışlardır. Çözüm dedikleri aslında 1974 de gelen barışın sona ermesi, KKTC’nin yıkılması ve Rum Yönetiminin zamanla egemen olacağı ortak  bir devlet oluşmasıdır. 

Toplumlararası  müzakerelerde Kıbrıs’ta kurulacak devlette tek egemenlik olacağı konusunda anlaşmaya varıldığını öğrendik. Tek egemenlik  demek ileride yeniden çatışmalar çıkar ve katliamlar başlarsa dıştan yardım gelememesi demektir.   Tek egemenlik  ilkesinin benimsenmesi   geçmişte Girit’te gerçekleşen katliamların tekrarlanma yolunu açacaktır. 

Geçmişte Rum faşizmi aynı katliamları Kıbrıs’ta da gerçekleştirmeye teşebbüs etmiş , fakat   her katliam girişimi Türkiye tarafından engellendiği için arzu ettiği sonucu elde edememişti.  Bu katliam girişimleri yapılırken Rum Yönetimi Kıbrıs’ta tek egemenlik olduğunu, Kıbrıs Türklerinin yasal devlete isyan eden bir azınlık olduğunu dolayısıyla Türkiye’nin müdahale etmeye hakkı olmadığını iddia etmişti. O tarihte gerek Kıbrıs Türkleri gerekse Türkiye Hükümetleri bu iddiaya çok kolay yanıt verebilmişti.  

1960 Anayasası Rum iddiasının doğru olmadığını Kıbrıs’ta iki halkın anlaşarak kurduğu, ortak bir devlet olduğunu yani tek egemenlik olmadığını açıkça gösteriyordu. İleride aynı olaylar tekrarlandığı zaman Kıbrıs Türkleri yardım istemeye başladığı zaman  hangi gerekçeye dayanabileceklerdir. Onlara “Kıbrıs ta  tek egemenlik olduğunu siz kabul ettiniz” denecek değil mi?

Kıbrıs’ta iki eşit halk olduğu için  Aralık 1963 de Lefkoşa’da, 1964 de Erenköy’de, 1967 de Geçitkale’de ve bu arada diğer yerlerde başlayan katliam girişimlerine Türkiye’nin müdahale edip durdurması mümkün olabilmiştir. Türkiye’nin müdahale edip katliamları durdurmasına fazla karşı çıkılmamıştı. Çünkü  dünya kamuoyu Türkiye’nin müdahalelerini haklı buluyordu. Tek egemenliğin kabulü gelecekte benzer katliam girişimleri yapıldığı zaman Türkiye’nin müdahale olanağını ortadan kaldıracaktır. 

Öyle anlaşılıyor ki Rum faşizmi çok uzun süreli bir mücadele planı yapmaktadır. Bu nedenle kurulacak ortak devlette tek egemenlik olmasında ısrar etmektedir  ve bu konuda saf  Kıbrıs Türklerini aldatabilmiştir.  Rum propagandasının etkisi altında kalmış Kıbrıs Türk siyasileri kendilerini ve halklarını yok edecek şartları kolayca kabul etmektedirler. 

Kıbrıs Türk Halkını kurtarmaya ve özgür yaşatmaya yeminli olan TMT gazilerinin kurduğu Kıbrıs TMT Mücahitler Derneği  bu gerçekleri siz saygın milletvekillerinin bilgisine getirir ve sizleri bu tehlikeli duruma çare bulmaya davet eder.

 

 

 

KKTC sayesinde Kıbrıs’a barış gelmesi  

Rum Yönetimi faşist bir ideolojiyi benimsediği ve yayılmacı olduğu için iki eşit devletin birbirini tanıyarak barış içinde yaşamasını asla  kabul etmemektedir. Böyle bir çözümü faşist ideallerine aykırı bulmaktadır. Bu nedenle Kıbrıs’ta mevcut iki devlet  durumunun bir felaket olduğunu, iki devletten oluşan statükonun kabul edilemeyeceğini, mutlaka ortak bir devlet kurulması gerektiğini tekrarlamaktadır. Halbuki ortak devlet 1960 da kurulmuştu ve böyle bir devletin yürümeyeceğini Rum Yönetimi çok iyi bilmektedir. Kıbrıs’ı Rum egemenliğinde bir Yunan adası yapmaktan başka hiçbir şey onları tatmin etmeyeceği için gerçekleri gizlemekte ve tekrar ortak devlet kurmanın izlenebilecek tek  seçenek olduğunu söylemektedirler.   

Tarafsız ve dürüst gözlemciler  Kıbrıs’a çözümün de barışın da 1974 de geldiğini açıkça görüyorlar.  Çözüm ve barış iki ayrı devletle sağlanmıştır. Doğru olan Kıbrıs Türk Yönetiminin benimsediği  “Taksim” tezi idi ve gerçekleşen de bu olmuştur. Rum Yönetimi barış istiyorsa iki devlet durumunu kabul etmesi ve KKTC’yi tanıması gerekir. O zaman iki halk, Kıbrıs’ta sonsuza dek barış içinde yaşayabilecektir. 

1974’den sonra Kıbrıs’ta çatışma çıkmaması iki devletli çözümün  barış sağladığını  kanıtlamaktadır. İki devletle iki halk arasında çatışma olasılıkları ortadan kalkmıştır. İki halk kendi demokrasilerini kurmuş ve ekonomik gelişmelerini sağlamıştır. İki halk arasındaki düşmanlıkların unutulması dost olmanın  yolunu açmıştır

Kıbrıs’ta  1974’den sonra meydana gelen fiili durum, 2.ci Dünya Savaşından sonra Avrupa  halklarının dost olmasına benzer bir durum yaratmıştır. Savaş sona erip bağımsız devletler ortaya çıkınca bu devletlerin halkları da dost olmaya başlamıştır. Aynı durum Türkiye ile Yunanistan arasında da gerçekleşmiştir. 

1974’den sonra Kıbrıs’ta iki ayrı devlette yaşayan halkların  karşılıklı geçişlerinde ciddi sorunlar yaşanmaması iki halkın ayrı ve eşit devletlerde yaşamasının barış ve dostluk sağlayacağını kanıtlamıştır. Bu barış ve dostluğu kalıcı hale getirmek istemeyen sadece faşist ve yayılmacı Rumlarla çatışma ortamından çıkar sağlamayı ümit eden yabancı güçlerdir. Bu nedenle Rum Yönetimi devasa bir propagandayla iki ayrı devletin kalıcı olmasını engellemeye çalışmaktadır. İki halkı tekrar karıştırıp kavga içinde yaşatmak istemekte ve kavganın sonunda tüm adaya egemen olmayı ümit etmektedir. 

Rum propaganda virüsü o kadar etkili oldu ki 1974 de Kıbrıs’a barış geldiği ve çatışmalar durduğu halde Kıbrıs Türklerinin bir bölümü bu durumun barış olmadığını söylemektedir. Çatışma çıkaracağı açıkça meydanda olan bir anlaşmanın ise barış getireceğini düşünmektedir.

Siz saygın ve barışsever milletvekillerinden beklentimiz bu gerçekler ışığında Rum propagandasına geçit vermemeniz ve KKTC’nin tanınması için gereken adımları atmanızdır. Böylece  Kıbrıs’a 1974 de gelen barışı bozma girişimlerini önlemenizdir.

 

 




  • RMMO KOMUTANI ZERVAKİS’İN KORONAVİRÜS TESTİ POZİTİF ÇIKTI ... +Detaylı Bilgi
  • LİMASOL’DA PROTESTO GÖSTERİLERİ ... +Detaylı Bilgi
  • NURİS: ANASTASİADİS’İN “KULLANIM KAYBI TAZMİNATI” VAADİ YERİNE GETİRİLEMEZ ... +Detaylı Bilgi
  • HER 10 RUM’DAN 6’SI GÜNEY KIBRIS’TAKİ DEVLETİN “YOLSUZLUK DEVLETİ” OLDUĞUNA İNANIYOR ... +Detaylı Bilgi
  • RUM SAVUNMA BAKANI’NDAN TÜRKİYE’YE ELEŞTİRİ ... +Detaylı Bilgi
  • ROLANDİS: “KAYBEDİLMİŞ FIRSATLAR, KAYBEDİLMİŞ VATANLARA GÖTÜRÜR” ... +Detaylı Bilgi
  • ŞİLLURİS: “KIBRIS SALDIRGAN VE YAYILMACI GÜÇLERE KARŞI KENDİNİ SAVUNMAYA HAZIRDIR” ... +Detaylı Bilgi
  • İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ: GÜNEY KIBRIS’TA, DÜZENSİZ GÖÇMENLERE KÖTÜ MUAMELE YAPILIYOR ... +Detaylı Bilgi