Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı faşist Eokacı/Enosisçi Hristodulidis’in göreve geldikten sonra yeniden federasyon görüşmelerini başlatarak sözde birleşme ve Kıbrıs Türkünü yok etme hedefi ile kan emici emperyalizmin Doğu Akdeniz ve Kıbrıs üzerindeki hesapları KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın egemen eşitlik temelinde iki devletin işbirliğine dayalı çözüm siyasetiyle darbe alırken, emperyalist batı merkezlerinde yeni oyun ve tuzaklar birbiri ardına devreye kondu.
Anavatan Türkiye’nin ekonomik sıkıntılarını fırsat bilen başta AB ve ABD, bölgemizde değişen dengeleri de değerlendirerek önce Türkiye ile Yunanistan’ı yakınlaştırdı. Suriye’de Türkiye’nin hamlelerine olur verildi. Terörsüz Türkiye hedefinde PKK’nın dağılması için telkinlerde bulunuldu. Ukrayna-Rusya savaşının sona erdirilmesi için Türkiye’nin arabuluculuk yapmasına destek sağlandı. Türkiye’nin AB ile ilişkilerinin güncellenmesi ve finansal kaynak sağlanması için yeşil ışık yakıldı. ABD’nin F-16 uçaklarının Türkiye’ye satılması ve modernizasyonu ile Türkiye’nin F-35 projesine dönmesi, Türkiye’ye uygulanmakta olan yaptırımların kaldırılması ve gevşetilmesi için Kongre nezdinde çalışmalar başlatıldı. Bütün bunlar olurken AB,ABD ve İngiltere’nin şartlarından biri TÜRKİYE’NİN KIBRIS’TA ÖDÜN VERMESİ oldu…
Bu maksatla Güney’de GKRY Başkanı Nikos Hristodulidis’e,Kuzey’de de CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’a izleyecekleri strateji bildirildi. Üstlendikleri misyon karşılığında ikiliye federasyon için masaya oturma sözü verildi.
Hristodulidis Cumhurbaşkanı Tatar’la Cenevre’de üzerinde mutabık kalınan konularda uzlaşmazlığını sürdürürken, KKTC ekonomisini ve Kıbrıs Türk halkını hedef alan saldırılarını artırdı. Özellikle mülkiyet konusunda siyasi direktiflerle KKTC’de eski Rum mallarına yatırım yapanların, bu malları pazarlayanların ve en son da eşdeğer olarak bu mallarda oturanların tutuklanmasını sağlayacak düzenlemeler yaptı. Hristodulidis,AİHM’in işaret ettiği Taşınmaz Mal Komisyonu’na (TMK) hak sahiplerinin müracaatını engellemeye çalışırken kendisinin başlattığı hukuksuz tutuklamaların ve KKTC’de yaşanan huzursuzluğun suçunu da Tatar’a yüklemeye başladı. Hristodulidis bu hassas dönemde Cumhurbaşkanı Tatar’ı hedef alan kötüleme/suçlama siyasetini de doruğa çıkardı.Hristodulidis Tatar’ı devre dışı bırakarak doğrudan Türkiye ile diyalog kurmak, Tatar’ı ekarte ederek zayıflatma girişimlerini alışkanlık haline getirdi; uluslararası toplantılarda soluğu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanında almaya başladı.
AKEL işbirlikçisi CTP Genel Başkanı Erhürman da ,Hristodulidis’in hukuksuzluklarını görmezden gelerek, konunun siyasi irade ile çözülebileceğini bunun yolunun da müzakere masasına oturmak olduğunu söyleyerek Cumhurbaşkanı Tatar’ı suçlayan, Rum tezleriyle paralel açıklamalarla bulunarak emperyalist Batı’nın yol haritasına uyumlu girişimlerini artırdı. Suni gündemle sendikaların ve sivil toplum örgütlerinin başlattıkları Türkiye ve KKTC yönetimini hedef alan eylemlerin arkasında CTP ve Erhürman’ın olması rastlantı değildir.