‘Değişim şart’ sloganıyla 19 Ekim’de yapılacak KKTC cumhurbaşkanlığı seçimi için propaganda yapan CTP Genel Başkanı, Rum tezlerinin KKTC acentası, Enosisçi AKEL işbirlikçisi Tufan Erhürman, 2020’de de aday olduğu ve ilk turdan kaybettiği cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde halka söylediklerini bugün de tekrarlamaya devam ediyor. Erhürman 2020 cumhurbaşkanlığı seçiminde 4. Cumhurbaşkanı Akıncı’ya yönelttiği eleştirilerin benzerlerini şimdi de seçimdeki rakibi Cumhurbaşkanı Tatar’a yapıyor.’Değişim şart’ diyerek halktan oy almaya çalışan Erhürman’ın son beş yılda değişmediği ve kendini geliştiremediği,CTP’nin bilinen tezlerine yaslandığını söylemek yanlış olmayacaktır. 2020 seçiminden önce yayınlanan “Doğrusu Tufan Erhürman” başlıklı seçim bildirgesinde vurguladıklarını bugün halka yeniden pazarlamaya çalışan Erhürman’ın Ekim seçimde aynı akıbeti yaşaması, sandığa gömülmesi bekleniyor.2020 seçim bildirgesinde, bugün olduğu gibi,iflas etmiş federasyon modelini savunan Erhürman, federal çözüm hedefi doğrultusunda görevde bulunan 4.Cumhurbaşkanı Akıncı’nın liderlik zafiyetini ortaya koyarak eleştirilerde bulunmuştu. Bugün Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a yönelttiği eleştirilerin benzerlerini Akıncı için yapan Erhürman şunları belirtmişti: “İnsanlarımızı eşitlikle kucaklayan, hükümetlerle birlikte çalışarak onlara yol gösteren, muhataplarını ikna etmeyi başaran ve çağdaş iletişimle halkımızın önünü açan bir liderlik temel hedefimizdir.”Erhürman, Cumhurbaşkanının görevinin sadece müzakere masasında müzakereci görevini yürütmesi değil, yeri geldiğinde Bakanlar Kuruluna başkan ve bakanlarla istişare ederek, öneriler sunması, öncülük ve değişen hükümetlerde yapıcı taraf olarak liderlik etmesi gerektiğini vurgulayarak dönemin Cumhurbaşkanı Akıncı’nın gereken liderliği yapamadığını belirtmişti. Erhürman şimdi de aynı eleştirileri Cumhurbaşkanı Tatar için tekrarlayarak yol almaya çalışmaktadır. Tufan Erhürman, seçim bildirgesinde Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin Akıncı tarafından Crans Montana çöküşü sonrasında gündeme getirdiği AB çatısı altında iki devletli çözüm modelinin gerçekçi bir durum olmadığını da vurgulamış ve Akıncı’nın beceremediği iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federasyonu kendisinin başaracağını iddia etmişti. Erhürman bugün,Cumhurbaşkanı Tatar’ın Kıbrıs Türk halkına adada yaşam hakkı tanımayan,ırkçı,hegemonyacı ve düşmanca siyaset sürdüren Rum tarafı ile müzakere etmemesi nedeniyle 5 yılın boşa gittiğini iddia ederken,2020 seçim bildirgesinde, sonuçsuz kalacak müzakere süreçlerine girmeyeceğini vurgulayarak şunları söylemişti: “Kıbrıs Türk halkının talebi,müzakere olsun diye müzakere etmek değil.Kimse bizden uçsuz bucaksız bir müzakere sürecinin içinde hapsolmayı ve orada kaybolmayı kabul etmemizi bekleyemez.”
Geçmişte bu lafları eden Erhürman, Rum tarafının kendi hegemonyasında,Türklerin Ruma yamalanacağı bir düzenden başka çözümü tanımayacağını bile bile bugün müzakere ve görüşmelere hazır olduğunu söylemektedir. Erhürman kendi siyasetinin hedefindeki federasyonun olmayacağını çok iyi bilmektedir. Erhürman’ın müzakerelere yeniden başlamak için ortaya koyduğu siyasi eşitliğimizin kabulü, görüşmelerin takvime bağlanması, geçmişte üzerinde anlaşılmış konuların kabul edilmesi ve en nihayetinde müzakerelerin başarısızlığı halinde bugünkü statükoya dönülmeyeceğinin önceden kabul edilmesi gibi şartları Rumların kabul etmeyeceğini bilmiyor mu?Erhürman Kıbrıs Türk halkına gerçekleri söylememektedir. Erhürman müzakerelerin başlaması olasılığı sonrasında başarısız olunması halinde Kıbrıs Türkünün statüsünün ‘ileriye taşınacağını’ söylemekte, ne var ki bu statünün ne olacağını, hangi siyasetle Kıbrıs Türk halkının ‘ileriye taşınacağını’,hangi siyasete dönüş yapacağını ise açıklamaktan çekinmektedir. Erhürman bunu açıklayamaz, çünkü Rumlarla müzakerelerden sonuç alınamayacağını ve nihayette şimdiki Cumhurbaşkanı Tatar’ın iki devlet siyasetine kendisinin de dönmek zorunda kalacağını söyleyemez. İki ayrı egemen devlet siyasetimizin gerçek savunucusu Cumhurbaşkanı Tatar varken, sonradan bu siyaseti benimsemek ve savunmak zorunda kalacak Erhürman’la maceraya, zaman kaybına gerek ver mı?”
Geçmişte federasyonu savunan ve çuvallayan 2.Cumhurbaşkanı Talat ve 4.Cumhurbaşkanı Akıncı ile 10 yıl kaybedildi. Erhürman’la da 5 yıl daha kaybetmeye tahammülümüz yoktur.
With the slogan “Change is a must”, CTP leader Tufan Erhürman, the agent of Greek Cypriot theses in the TRNC and collaborator of the Enosis-minded AKEL, is campaigning for the TRNC presidential election to be held on October 19. Erhürman, who also ran in 2020 and lost in the first round, continues to repeat today what he told the public back then. Just as he directed criticisms at 4th President Akıncı during the 2020 elections, he now directs similar criticisms at his current rival, President Tatar. While he is trying to get votes by saying “Change is a must”, it is evident that Erhürman has not changed or improved himself over the past five years, and continues to rely on CTP’s well-known out-dated theses.
Before the 2020 election, Erhürman published a manifesto titled “The Truth is Tufan Erhürman”, in which he highlighted the same positions he is now trying to resell to the people. It is expected that he will meet the same fate in October and be buried in the ballot box. In his 2020 manifesto, Erhürman defended the bankrupt federation model, just as he does today, and criticized then-President Akıncı for his leadership weakness despite supposedly pursuing the goal of a federal solution.
In that manifesto, Erhürman stated:
“Our main goal is leadership that embraces our people with equality, that works with governments to guide them, that manages to convince interlocutors, and that opens up the future of our people through modern communication.”
He argued that the President’s role was not only to act as negotiator at the talks, but also to chair the Council of Ministers when necessary, to consult with ministers, to put forward proposals, to take the lead, and to act as the constructive side regardless of changing governments. He criticized then-President Akıncı for failing to show such leadership. Now, Erhürman is trying to advance by repeating the same criticisms against President Tatar.
In his 2020 manifesto, Erhürman also rejected the two-state model under the EU umbrella put forward by Akıncı after the collapse of Crans-Montana, calling it unrealistic, and instead claimed that he would succeed in achieving a bi-zonal, bi-communal federation based on political equality — something Akıncı had failed to do.
Today, while Erhürman claims that the past five years have been wasted because President Tatar has not negotiated with the Greek Cypriot side, which denies the Turkish Cypriots their right to live on the island and pursues racist, hegemonistic and hostile policies, in 2020 he had declared that he would not enter into endless negotiation processes that would yield no results. At that time, he said:
“The demand of the Turkish Cypriot people is not to negotiate for the sake of negotiating. No one can expect us to accept being trapped in an endless negotiation process and lost in it.”
Yet today, despite knowing that the Greek Cypriot side will accept no solution other than one where the Turks are subsumed under Greek Cypriot hegemony, Erhürman claims he is ready for negotiations. He knows very well that his own political target — federation — will not happen. Is Erhürman unaware that the preconditions he himself sets for restarting negotiations — acceptance of political equality, a timetable for talks, acknowledgment of previously agreed issues, and rejection in advance of returning to the current status quo if talks fail — will never be accepted by the Greek Cypriots?
Erhürman is not telling the Turkish Cypriot people the truth. He says that if negotiations resume and fail, then the status of the Turkish Cypriots will be “advanced.” But he avoids explaining what that status would be, with what policy the Turkish Cypriot people would be “advanced,” and what course of action would be taken. He cannot say it, because he knows that negotiations with the Greek Cypriots will bring no result and that ultimately he too would have to adopt the two-state policy of current President Tatar.
When the true defender of our policy of two sovereign states is already President Tatar, what need is there to waste time on an adventure with Erhürman, who will eventually be forced to adopt the same policy?
In the past, 10 years were wasted with 2nd President Talat and 4th President Akıncı, who defended federation and failed. We cannot afford to waste another five years with Erhürman.