RUMLARLA YÜRÜNECEK YOLUMUZ YOK…


HRİSTODULİDİS’LE ANLAŞMAK MÜMKÜN DEĞİL;AKLI SIRA KIBRIS TÜRK HALKININ İPİNİ ÇEKMEK İÇİN CENEVRE’YE GİDİYOR!!! 

RUMLARLA YÜRÜNECEK YOLUMUZ YOK…

 

GKRY lideri faşist Eokacı/Enosisçi Nikos Hristodulidis göreve gelişinin ikinci yılında basın toplantısı düzenledi;Kıbrıs sorunu ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

Hristodulidis düzenlediği basın toplantısında göreve geldiği ilk günden itibaren temel hedefinin ve Kıbrıs halkına verdiği sözün, Kıbrıs sorununun, üzerinde mutabık kalınan çerçeve temelinde çözümü için özlü görüşmelerin yeniden başlatılması olduğuna vurgu yaptı.

 

Ortaya koyduğu siyasi irade ve koordineli çabalarının herkes tarafından takdir edildiğini ve bu doğrultuda uluslararası ilgiyi harekete geçirerek hareketlilik için koşullar yaratıldığını ve Türkiye-AB ile Kıbrıs sorunundaki gelişmeler arasında net bir bağlantı kurmayı başardıklarını iddia eden Hristodulidis, Pazar günü Genel Sekreterin 15 Ekim'deki New York toplantısıyla başlayan yeni inisiyatifinin bir sonucu olarak genişletilmiş toplantı için Cenevre'de olacağını bildirdi.. 

 

Hristodulidis toplantıya tüm ciddiyetiyle, tek amacının müzakerelerin 2017 yazında kesildiği yerden yeniden başlaması,vatanının kurtuluşu ve yeniden birleşmesi hedefine ulaşılması için gerekli yolu açmak üzere gideceğini,mevcut durumun Kıbrıs’ın geleceği olamayacağını belirtti.

 

 

Kıbrıs Türk halkı Rum tarafının düşmanlığından ve meydan okumalarından bıktı, usandı…

 

HRİSTODULİDİS: “HEDEFİM MÜZAKERELERİN CRANS MONTANA’DA KALDIĞI YERDEN DEVAMINI SAĞLAMAK, ‘İŞGALİ’ SONLANDIRARAK VATANIMIZI YENİDEN BİRLEŞTİRMEKTİR.” 

 

 

 

 

ARKADA DEVAM

 

HRİSTODULİDİS’LE ANLAŞMAK MÜMKÜN DEĞİL;AKLI SIRA KIBRIS TÜRK HALKININ İPİNİ ÇEKMEK İÇİN CENEVRE’YE GİDİYOR!!!

 

GKRY lideri faşist Eokacı/Enosisçi Nikos Hristodulidis göreve gelişinin ikinci yılında basın toplantısı düzenledi;Kıbrıs sorunu ile ilgili değerlendirmelerde bulunarak gazetecilerin sorularını yanıtladı.

 

Hristodulidis düzenlediği basın toplantısında göreve geldiği ilk günden itibaren temel hedefinin ve Kıbrıs halkına verdiği sözün, Kıbrıs sorununun, üzerinde mutabık kalınan çerçeve temelinde çözümü için özlü görüşmelerin yeniden başlatılması olduğuna vurgu yaptı.

 

Ortaya koyduğu siyasi irade ve koordineli çabalarının herkes tarafından takdir edildiğini ve bu doğrultuda uluslararası ilgiyi harekete geçirerek hareketlilik için koşullar yaratıldığını ve Türkiye-AB ile Kıbrıs sorunundaki gelişmeler arasında net bir bağlantı kurmayı başardıklarını iddia eden Hristodulidis, Pazar günü Genel Sekreterin 15 Ekim'deki New York toplantısıyla başlayan yeni inisiyatifinin bir sonucu olarak genişletilmiş toplantı için Cenevre'de olacağını bildirdi.. 

 

Hristodulidis toplantıya tüm ciddiyetiyle, tek amacının müzakerelerin 2017 yazında kesildiği yerden yeniden başlaması,vatanının kurtuluşu ve yeniden birleşmesi hedefine ulaşılması için gerekli yolu açmak üzere gideceğini,mevcut durumun Kıbrıs’ın geleceği olamayacağını belirtti.

 

HRİSTODULİDİS: “HEDEFİM MÜZAKERELERİN CRANS MONTANA’DA KALDIĞI YERDEN DEVAMINI SAĞLAMAK, ‘İŞGALİ’ SONLANDIRARAK VATANIMIZI YENİDEN BİRLEŞTİRMEKTİR.” 

 

 

 

 

Soru: Veriler ve tahminler en iyi ihtimalle bir hareketliliğin devam edeceğini gösteriyor. Bu değerlendirmeye katılıyor musunuz yoksa sürprizler mi bekliyorsunuz? Hazırlıklı mıyız?

 

Hristodulidis: Hareketlilik olacağına dair söz vermiştim ve bundan memnuniyet duyuyorum çünkü hareketlilik oldu. Elbette iki ciddi uluslararası krizin yaşandığı sırada, Genel Sekreter asla anlamsız bir toplantıya gitmez. Tüm senaryolara ve sürprizlere hazırız. Tek hedefimiz, görüşmelere Crans-Montana'da kaldığı yerden devam etmektir. Mevcut durum işleri daha da zorlaştırıyor. Mümkün olan her şeyi yapmak gibi bir zorunluluğum var. Genel Sekreter'in hareketliliğinden memnuniyet duyuyorum. Eğer ilk hedefe ulaşamazsak, ikinci, üçüncü ve dördüncü hedeflerimiz var. Dün gece Genel Sekreter ile uzun bir telefon görüşmesi gerçekleştirdim.

 

Soru: Partiler sizi desteklemeye hazır mı?

 

Hristodulidis: Benim pozisyonlarımı çok iyi biliyorlar. Pozisyonlarıma tamamen saygı duyuyorlar ve Ulusal Konsey de benimle birlikte geliyor zira onların da bilgi sahibi olmalarını istiyorum. Müzakere masasında kişisel sorumluluklarımı üstlenmeye hazırım.

 

Soru: Kıbrıs'ta iki barikat açmayı başaramadık. Şimdi ne başarabiliriz? Görüşmelerin yeniden başlamasından başka neyi ilerleme olarak değerlendirebilirsiniz?

 

Hristodulidis: Müzakerelerin yeniden başlamasına yol açacak bir yöntem üzerinde mutabık kalmamız çok önemlidir. Türk tarafının taleplerini kabul etmemiz mümkün değildir. Olumlu olan şey, uluslararası toplumun, tam da bizim tarafın hamlelerini kabul ettiği için bu inisiyatifi almış olmasıdır. Herhangi bir tartışma, BM çerçevesinin dışına çıkamaz. Uzun yıllar sonra gelişmeler yaşandığını gördük. İngiliz Başbakanının ziyareti, Beyaz Saray'a yapılan ziyaret.

 

Soru: Siyasi eşitlikten ne anlıyorsunuz? Yıldız işaretleri ve dipnotlar olmadan altı maddeyi kabul ediyor musunuz?

 

Hristodulidis: Ben çerçeve içinde görüşmek için gidiyorum.  Siyasi eşitlik kararlarda tarif edilmiştir. Eğer Türk tarafı siyasi eşitliğe egemen bir anlam vermeye çalışırsa. Guterres'in altı maddesini de tartışmaya hazırım. Bu altı nokta üzerinde belirli pozisyonlarım var ve bunları müzakere masasında tartışmaya hazırım. Kutunun dışında tartışmayacağım. Nereye gitmek istediğini bilen kişi diyalogdan korkmaz. Hem ben hem de Genel Sekreter Cenevre’ye bir sonuç için gidiyoruz.

 

Soru: AB Cenevre'de olmayacak bile…

 

Hristodulidis: AB Cenevre'de bulunma niyetini hali hazırda iletti. Gerçekten de bir AB temsilcisi atamaktan bahsettim. Bekleyip neler olacağını göreceğiz ve bu konuyu görüşmek üzere burada olacağız.

 

Soru: Tatar'ın pozisyonları göz önüne alındığında, Cenevre'ye hangi planı götürdüğünüzü Kıbrıs halkına açıklama konusunda bir yükümlülüğünüz olduğuna inanıyorum. Bize daha sonra mı bilgi vereceksiniz?

 

Hristodulidis: Halk benim Kıbrıs konusundaki pozisyonlarımı çok iyi biliyor, Tatar'ın pozisyonlarını biliyorum, onların arkasına gizlenebilirdim ve çaba sarf etmezdim. Bunu yapmıyorum çünkü işgal altında olan benim ülkemdir. Müzakere, sizinle benim aramda olmayacak. Kamuoyu önünde müzakere etmeyeceğiz.

 

 Hristodulidis: Crans-Montana'da ilk defa üzerinde mutabakata varılan hükümler, varılan yakınlaşmalar diğer girişimlerden daha iyiydi. Bunun başlıca nedeni, Kıbrıs'ın AB'ye üye olmasıydı.

 

Soru: Yunanistan Başbakanı'nın, Yunanistan'ın kendi payına düşeni almaya hazır olduğu yönündeki açıklamasını duyduk. Nedir bu pay?

 

Hristodulidis: Yunanistan'ın payı dış boyutla alakalıdır. Biz kimsenin vesayeti altında değiliz. Yunanistan'ın vesayeti altında değiliz. Yunanistan tarafından terk edilmiş hissetmiyorum. Tam tersine!

 

Soru: Türkiye AB savunmasında nasıl bir rol oynayabilir?

 

Hristodulidis: İşte benim söylediğim buydu ve bazıları beni eleştirdi. Türkiye bütün bunlara katılamaz çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti vardır. Fidan'a söylediğim şey şuydu, eğer isterseniz biz hazırız, yeter ki Kıbrıs sorununu çözelim.

 

Soru: Fidan o görüşmede size ne söyledi?

 

Hristodulidis: Türkiye’nin büyük bir ülke olduğunu ve AB'ye yardımcı olacağını... Biz konuşurken, Türkiye göstermelik tarafsızlık rolünü istismar ediyor. Zelensky Türkiye'nin zirveye katılmasını istedi. Dün Milli Muhafız Ordusu Komutanı, Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı ile aynı masadaydı. Bu, bizim rolümüzün tanınmasıdır.

 

 

 

 

Soru: “Elbette bu toplantı anlamsız olmayacaktır” cümlesini biraz açar mısınız? Yakın zamanda Kıbrıs'ta iki barikatı açmayı başaramadık. Şimdi bu konferans aracılığıyla, kabul edilemez olan Türk pozisyonlarını da dikkate alarak ne elde edebiliriz? Biraz daha spesifik olabilirseniz, başka neleri ilerleme olarak değerlendirebilirsiniz? Çünkü müzakerelerin başlaması dışında bir, iki, üç, üç, dört, beş nokta dediniz.

 

Hristodulidis: Cenevre'de müzakerelerin başlatılmasına karar verilmezse, örneğin bu duruma, müzakerelerin yeniden başlamasına yol açacak bir süreç üzerinde anlaşmaya varılması çok önemlidir. Türk tarafının tutumunu benimsememiz halinde, Cenevre'de müzakerelerin başlayabileceğinden eminim ve bu akşam Kıbrıs halkına böyle bir ihtimalin olmadığını açıkça ifade etmek istiyorum. Bunun dışında, evet, barikatlarda zorluklar yaşadık ama ne önemi var? Önemli olan, nereye gitmek istediğimizi bilen bizlerin harekete geçmek için inisiyatif almamızdır. Ve olumlu olan şey, size bahsettiğim gibi, tam da uluslararası toplum bizim hamlelerimizi ve girişimlerimizi takdir ettiği için Genel Sekreter bu inisiyatifi aldı. 15 Ekim toplantısı oldu şimdi de Cenevre'de toplantı olacak. Cenevre toplantısından sonra BM Genel Sekreteri'nin Avrupa Konseyi'nde hazır bulunacağını da belirtmek isterim ve bu önemlidir. Kıbrıs sorunu da dahil olmak üzere, uluslararası toplumu ilgilendiren tüm bu konularda AB ve BM’nin pozisyonlarını görüşmek üzere Avrupa Konseyi'ne birlikte katılacağız. Bu da özellikle Kıbrıs çözümünün içeriğiyle ilgili olarak önemlidir. Başka bir şey daha söylemek istiyorum. Eminim hepiniz uluslararası gelişmeleri takip ediyorsunuzdur. BM’nin uluslararası düzeydeki rolünün - ve Kıbrıs halkına gerçeği söylemek zorundayız - Ukrayna'da öncü bir rol olmadığını, Orta Doğu'da öncü bir rol olmadığını gözlemliyorsunuz. Bu konuda hepimiz hemfikiriz. BM’nin öncü rol oynadığı bir konuda Cenevre'ye gelen Genel Sekreter, herhangi bir tartışmanın BM çerçevesinin dışına çıkarılamayacağından emin olan ilk kişidir. Bunun ötesinde, bu iki yılda Kıbrıs Cumhuriyeti'nin prestijini yükselttik. Net bir dış politikamız, net bir dış yönelimimiz var. Uzun yıllar sonra gelişmeler yaşandığını gördük. İngiltere Başbakanı'nın 53 yıl sonra yaptığı ziyaret. Beyaz Saray'a 24 yıl sonra yapılan ziyaret. Tüm bunlar Kıbrıs sorunun çözüm müzakerelerine de dokunuyor.

 

Soru: Bizi ilgilendiren iki hususu dile getirmek istiyorum. Dün gece Genel Sekreter ile uzunca bir süre görüştüğünüze göre, Kıbrıs Rum tarafının geleneksel tutumunu mu sürdüreceksiniz, yoksa Genel Sekreter'in de söylediği gibi, diğer tarafın tutumunu da tatmin edecek farklı, “kalıpların dışında” bir şeyler mi hazırladınız? Örneğin, içeride de sürtüşmelere neden olan konu, siyasi eşitlik konusudur. Bunu nasıl anladığınızı, siyasi eşitliği önerirken neyi kastettiğinizi açıklığa kavuşturmalısınız. İkinci olarak, Crans-Montana görüşmelerinde sunulan Guterres çerçevesi temelinde müzakerelerin yeniden başlamasını kabul ettiğinizi söylediğinizde, yıldız ve dipnotlar olmaksızın, altı noktanın tamamını kabul ediyor musunuz? Bunlar yıllardır tartıştığımız konulardır. Tüm Kıbrıs'ın bizi izlediği bu gece, pozisyonlarınızı netleştirmek için büyük bir fırsat olacak.

 

Hristodulidis: Doğru söylüyorsunuz, Cenevre’ye BM kararları, AB ilke ve değerleri çerçevesinde görüşmek için gideceğim. Çerçevenin dışına çıkan, egemen eşitlikten bahseden, iki devlete, bölücü çözümlere, konfederal bir çözüme atıfta bulunan hiçbir şey kesinlikle söz konusu değildir. İlk net pozisyon, siyasi eşitliktir. Siyasi eşitlik 1991'den bu yana BM kararlarında belirtilmiştir. Eğer Türk tarafı siyasi eşitliği iki devlete atıfta bulunan egemen eşitlik kavramına dönüştürmeye çalışırsa, bu kabul edilemez. Guterres Çerçevesi.  Evet, Guterres çerçevesinin altı noktasını da görüşmeye hazırım. Guterres çerçevesinin altı noktasına ilişkin pozisyonlarım var. Bunu defalarca söyledik, Guterres çerçevesi Kıbrıs sorununun çözümü değildi. Genel Sekreter'in “bu altı konu üzerinde anlaşırsanız Kıbrıs'ta çözüm konusunda geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşacağız” dediği altı konuydu. Ve evet, bu altı konuda da belirli pozisyonlarım var ve bunları müzakere masasında görüşmeye hazırım. Korkmuyorum.

 

Soru: Kutunun dışında. Söylediğiniz her şey, kutunun içinde.

 

Hristodulidis: Eğer Kıbrıs'ta çözüm çerçevesini kastediyorsanız, “kutunun dışını” tartışmayacağım. Genel Sekreter'e net bir pozisyon iletilmiştir ve bu, uluslararası toplumun pozisyonudur. Son bir şey daha var. Nereye gitmek istediğini bilen, bu hedefe nasıl ulaşacağını bilen kişi diyalogdan korkmaz. Eğer Kıbrıs Türk tarafının, Türk tarafının bildiği, net pozisyonları varsa, müzakere masasına gelsin. Benden net bir mesaj: Üzerinde mutabık kalınan çerçeveden sapacak herhangi bir şeyi görüşmeyi dahi kabul etmeyeceğim.

 

Soru: Ve tabii ki biz hangi pozisyonlarla, karşı tarafın da hangi pozisyonlarla Cenevre’ye gittiğini biliyoruz. Siz çözüm zemini için üzerinde mutabık kalınan bir çerçeve diyorsunuz, diğer taraf ise önceki Cenevre'den beri açıkça iki devlet diyor. İki ayrı başlangıç noktamız var ve ben bu toplantının, beşli toplantının nasıl anlamsız olmayacağını ya da iki taraf arasındaki bu uçurumu nasıl daraltabileceğimizi soruyorum. Bir araya gelmek ve aynı masaya oturmak, diğer tarafla müzakere etmek için daha ne kadar geri adım atabiliriz?

 

Hristodulidis:  Daha önce söylediklerimi tekrar etmemek için, daha önce söylediklerimden yola çıkarak söylemek istediğim tek şey, Genel Sekreter'in anlamsız toplantılara katılmadığıdır. Genel Sekreter böyle bir toplantı çağrısı yapmaz.

 

Soru: Peki, Genel Sekreter size diğer tarafın Cenevre'ye farklı bir tutumla geleceğine ilişkin bir şey söyledi mi?

 

Hristodulidis: Elbette Genel Sekreter bir toplantı çağrısı yapmak için zemin hazırlar ve eğer veriler ortada olmasaydı, toplantı çağrısı yapmazdı.

 

Soru: Genel Sekreter dün size herhangi bir güvence verdi mi?

 

Hristodulidis: Genel Sekreter ile ne görüştüysek, müzakere masasında her şey netleşecektir. Ancak daha önce de söylediniz ve tamamen farklı başlangıç noktaları konusunda kesinlikle haklısınız. Cenevre'ye ortada buluşmak için, yani bizim Türk tarafına doğru, Türk tarafının da bize doğru yaklaşması için gitmediğimizi açıkça belirtmek isterim. Başlangıç noktası, üzerinde mutabık kalınan çerçevedir. Bu çok açıktır. Bu nedenle dış politika önemlidir. Aldığımız inisiyatifler, Amalthea projesi, ABD ile ilişkilerimizin güçlendirilmesi, Stratejik Diyalog, AB içerisinde talep ettiğimiz rol, uluslararası gelişmeler, İsrail ile ilişkilerimiz, Kıbrıs sorununun özüne dokunmaktadır ve Genel Sekreter'e mesajlar göndermektedir. Tekrar ediyorum, Kıbrıs sorununda hiçbir zaman - ki bunu engin gazetecilik deneyiminizden bildiğinize eminim - hiçbir toplantı anlamsız olmamıştır. Tekrar ediyorum ve bunu Genel Sekretere de söyledim, benim ilk hedefim nedir, ikincisi nedir, üçüncüsü nedir, dördüncüsü nedir. Cenevre'ye gidiyorum, Genel Sekreter de Cenevre'ye gidiyor, böylece bir sonuca ulaşılabilecek. Önceliğimizin ne olduğunu biliyoruz, başarmak istediğimiz ilk şey bu. Ancak bu mümkün değilse, başka sonuçlar da var.

 

Soru: Ancak benim asıl anladığım, toplantıdan önce Türk tarafından farklı bir tutumla karşılaşacağımıza dair güvenceler aldınız, bu da bize toplantının gerçekten anlamsız olmayacağı konusunda bir umut veriyor. Çünkü size çok da katılmayacağım, aslında anlamsız toplantılar yaptık.

 

Hristodulidis: Bir sonuca varmayan toplantı bile anlamsız değildir, çünkü diğer tarafın kendi hedeflerini ileri götürmesi için bir altyapı oluşturur. İşte bu yüzden Kıbrıs sorununda anlamsız bir toplantı olmadığını söyledim. Ama siz bir soru sordunuz, cevapsız kalmasın diye söylüyorum, hiç kimseden güvence almadım. Hepimiz masada değerlendirileceğiz.

 

Soru: Görevinizi üstlenirken hedeflerinizden biri olan hareketliliğin yanı sıra bir başka hedefiniz daha vardı: AB’den bir temsilci atamak. Hepimiz bunun başarılamadığını biliyoruz. Nitekim geçen yıl bugünlerde, bu kişinin açıklanmasına sadece birkaç hafta kaldığını belirtmiştiniz. Dolayısıyla bu hedefe ulaşılamadığı gibi, Avrupa Cenevre'de olmayacak bile.

 

Hristodulidis: Size bir haber daha vermek gerekirse, AB masada bulunma, Cenevre'de olma arzusunu hali hazırda BM’ye iletti. Bunun ötesinde, çok yerinde bir şekilde şunu söylediniz, evet, seçim kampanyası sırasında AB’nin bir kişi ataması gerektiğini söylemiştim. Önümüzdeki günlerde gelişmeleri görmeyi bekliyoruz ve işte buradayız. Belirlediğimiz bir hedef, ona ulaşamadığınız için hemen vazgeçeceğimiz anlamına gelmez. Özellikle de Kıbrıs sorunuyla ilgili olarak… AB ile ilgili müzakereler başlamamıştı ki bu çok önemli ve bunu dile getirdiğiniz için teşekkür ederim, Nisan 2024'te [Avrupa Konseyi] Sonuç Bildirgesinde Türkiye-AB ilişkilerini Kıbrıs sorunu ile ilişkilendirmeyi başardık. Türkiye'nin AB’ye yakınlaşma arzusunun yenilendiğini görüyoruz ve eminim siz de bunu kamuoyuna yapılan açıklamalarda görüyorsunuz. Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından açıklamalar yapıldı, Türkiye Dışişleri Bakanı tarafından açıklamalar yapıldı. Tüm bunlar Kıbrıs Cumhuriyeti'nden de geçiyor.

 

Soru: Pazartesi ve Salı günü Cenevre'de AB adına kimin hazır bulunacağını biliyor muyuz?

 

Hristodulidis: Kimi istediklerini biliyoruz.

 

Soru: Söyleyebilir misiniz?

 

Hristodulidis: AB adına konuşmak istemiyorum. Bu bir Komiserdir, ama yineliyorum, bu işi AB’ye bırakalım.

 

Soru: Elbette müzakerelerin yapıldığı zamanlarda, karşı taraftan gelen sürprizler -siz de bana katılıyorsunuz- tatsız olmuştur. Ya ne olacağını biliyorduk ya da hoş olmayan bir sürprizle karşılaştık. Sayın Tatar'ın pozisyonları göz önüne alındığında, hala gerçek planınızın ne olduğunu anlamaya çalışıyorum ve bence gitmeden birkaç gün önce, Kıbrıs halkına planın tam olarak ne olduğunu ve her şeyden önce hangi önerilerle gittiğinizi söyleme yükümlülüğünüz var. Çünkü Ulusal Konseyi de yanınızda götürüyorsunuz, dolayısıyla başlamak üzere olan ve başlaması beklenen şeye başlamak üzere olduğunuz zaman, Kıbrıs halkını, ne yapacağınız konusunda sonradan mı bilgilendireceksiniz?

 

Hristodulidis: Birincisi, Kıbrıs halkı Kıbrıs sorunundaki pozisyonlarımı çok iyi biliyor. Beni Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olarak seçtiklerinde, bu konu kilit konuydu. Dolayısıyla Kıbrıs halkının bunu çok iyi bildiğini söyleyebilirim. Kıbrıs sorununun, ne içeride ne de dışarıda satmadığı yönündeki aksi görüşe rağmen - ben bu görüşe katılmıyorum - Kıbrıs sorununda ne zaman bir hareket olsa, evet, Kıbrıs halkı bununla ilgileniyor çünkü bu onların geleceğini etkiliyor. Sayın Tatar'ın pozisyonlarından bahsettiniz. Ben bunları çok iyi biliyorum. Sayın Tatar'ın pozisyonlarının arkasına gizlenebilir ve herhangi bir çaba göstermeyebilirdim ya da girişimde bulunmayabilirdim ve muhtemelen benim için en kolayı da bu olurdu. Bunu yapmıyorum, çünkü işgal altında olan benim ülkemdir ve bu kabul edilemez durumun sona erdirilmesiyle herkesten daha fazla ilgileniyorum. Çünkü zaman geçtikçe, beni kabul edebileceğim bir çözümden uzaklaştıran yeni ve daha zor unsurlar ortaya çıkıyor. Kıbrıs sorununa ilişkin tutumumla ilgili olarak, meslektaşınızın iki spesifik konuya ilişkin sorularını daha önce yanıtlamıştım. Ancak biliyorsunuz ki müzakere ikimiz arasında olmayacak. Müzakere, Türk tarafı ile yapılacaktır. Ve eğer müzakerenin başarılı olmasını istiyorsak, kamuoyu önünde bir müzakereye girmeyiz. Cenevre'ye gitmenizin sebebi nedir? Kamuoyu önünde konuşabilir ve müzakere edebilirdik. Kesin sonuç başarısızlığa uğramamız, bu işgalin, bu kabul edilemez durumun devam etmesi ve Kıbrıs halkının bu belirsizlikle yaşamaya devam etmesi olacaktı.

 

Soru: Size bir örnek vereyim, yani kaldığımız yerden başlayacağınızı söylediğinizde, iki devletin işlevlerini tam ve kesin olarak yerine getireceği, ayrı egemenliğe sahip iki kesimli, iki toplumlu bir federasyonu mu kastediyorsunuz? Yani, dediğiniz gibi ‘esaslı bir şekilde’ müzakere etmeye gittiğinizde, iki ya da üç konu ile ilgili olarak, koalisyon ortaklarının anlaşamadığı belirsiz bir sahne var. Son bir şey daha söylemek istiyorum. Yunanistan Başbakanı'nın yaptığı ve Yunanistan'ın tarihi sorumluluğundan payına düşeni üstlenmeye hazır olduğunu söylediği bir açıklaması var. Bu sorumluluğun tam olarak ne olduğunu ve Yunanistan'ın payına düşenin tam olarak ne olduğunu merak ediyoruz. Yunanistan'ın sorumluluk payını ilk kez duyuyorum. Yakın zamana kadar Yunanistan anneydi, destekti, garantördü.

 

Hristodulidis:  Yunanistan'ın payı, Kıbrıs sorununun dış boyutudur. Kıbrıs sorununun iç boyutunun ne olacağı tamamen bizim sorumluluğumuzdadır. Biz, hiç kimsenin vesayeti altında değiliz. Tatar’ın Türkiye’nin vesayeti altında olduğu gibi… Oldukça basit. Yunanistan Başbakanı'nın pozisyonu budur. Kıbrıs sorununun iç yönleri söz konusu olduğunda, bu bizim sorumluluğumuzdur.

 

Soru: Terk mi edildiniz?

 

Hristodulidis: Hayır, kendimi hiç de terk edilmiş hissetmiyorum. Aksine, uluslararası ortamdan ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ne yaklaşımlarından çok güçlenmiş hissediyorum, ki bu da Kıbrıs Cumhuriyeti'nin prestijini arttırmıştır. Ancak bir önceki sorunuza geri döneceğim, çünkü  ‘Crans-Montana'da kalınan yerden’ sözümün konfederasyona veya farklı egemenliklere atıfta bulunduğunu belirttiniz. Crans-Montana'da böyle bir şey yoktu. Kıbrıs sorununda tarihsel olarak her girişimin sonucu bir önceki girişimden daha kötü olmuştur. Crans-Montana'da ilk kez üzerinde anlaşmaya varılan hükümler, varılan yakınlaşmalar önceki girişimlerden daha iyiydi. Bunun başlıca nedeninin ne olduğunu biliyor musunuz? Bunun başlıca nedeni, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin 2004 yılında AB’ye katılmasıydı. Çünkü bu en önemlisiydi - daha önce Dimitris Hristofyas hükümeti döneminde de yapılmıştı, ilk kez bu kadar kapsamlı bir şekilde yapıldı. Ve tekrar ediyorum, yakınlaşmalar var, önceki çabalardan açıkça daha iyi olan önemli yakınlaşmalar. Dolayısıyla ‘kalınan yerin’ konfederasyondan ya da egemen eşitliğin tanınmasından bahsedildiği iddiası doğru değildir.

 

Soru: Bunu biraz açma ve Türkiye konusuna geri dönmeme izin verin. Brüksel'deki Olağanüstü Avrupa Konseyi'nin savunma ve güvenlik konularında ortak bir çizgi bulmaya çalıştığı gün, Türkiye Dışişleri Bakanı'nın Avrupa güvenlik yapısında önemli değişiklikler olacağını açıkladığını duyduk. Ok yaydan çıktı ve artık geri dönüşü yok. Türkiye, Donald Trump'ın planlarında ABD'nin karşısında yeni bir Avrupa güvenlik yapısının parçası olma fırsatını istiyor, arıyor ve hatta bazıları bunu teklif ediyor gibi görünüyor. Peki ya NATO? Dağılacak mı dağılmayacak mı? Brüksel'de de bu konuyu ortaklarınızla görüştüğünüzü söylediğinizi duyduk. Sizi dinlediler mi? Kıbrıs’ın dile getirdiği endişeler Avrupalı ortaklar tarafından dikkate alınıyor mu? Bir Avrupa devletinin %36'sının işgal altında olduğu bir devletin Avrupa Birliği'nin yeni güvenlik yapısında nasıl bir rolü olabilir?

 

Hristodulidis: Kamuoyu önünde tam da bunu söyledim ve Kıbrıs'ta bazı kişiler beni eleştirdi. Beni eleştirdi, zira tam olarak bu argümanı, yani Avrupa topraklarını işgal eden Türkiye'nin bir rolü olamayacağını söyledim. Ancak bahsettiğiniz şey, ki bu son derece yerindedir, Türkiye'nin AB’ye yaklaşma arzusunun bir göstergesidir. Şu anda, spesifik olarak konuşmak gerekirse, Türkiye AB’nin savunma ile ilgili programlarına katılmak istiyor. AB nihayet uyandı ve savunma konularında önümüzdeki hafta Brüksel'de kararlaştıracağımız üzere önemli kaynaklar yatırıyor. Ve Türkiye tüm bunların bir parçası olmak istiyor. Türkiye Avrupa Savunma Ajansı'na katılmak istiyor. Tüm bunlara katılamaz çünkü Kıbrıs Cumhuriyeti var Türkiye'ye ilettiğimiz mesaj - ki bu konuyu Macaristan'da Türkiye Dışişleri Bakanı ile de görüştüm - eğer isterseniz, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunması halinde, biz hazırız.

 

Soru: Peki onun tepkisi ne oldu? Ondan ne duydunuz?

 

Hristodulidis: Dolayısıyla, Türkiye'nin AB’ye yaklaşma arzusu, Nisan 2024'te net bir bağlantıya ilişkin sonuçların güvence altına alınması, müzakereleri yeniden başlatma çabalarımızda üzerine inşa ettiğimiz bir şeydir.

 

Soru: Bana cevap vermediniz. Ondan ne duydunuz? Tepkisi ne oldu?

 

Hristodulidis: Türkiye büyük bir ülkedir ve AB’ye yardımcı olacaktır. Ancak size başka bir şey söylememe izin verin. Gerçekten de Türkiye şu anda, biz konuşurken, göstermelik tarafsız rolünü kullanarak - Birinci Dünya Savaşı'nda bu rolü oynadığını gördük, Rusları destekledi, Ukraynalıları destekledi - arabulucu, güçlendirilmiş bir rol oynamaya çalışıyor. Ve gerçekten de Zelensky Türkiye'den bu Barış Gücüne, Güvenlik Gücüne katılmasını istedi. Kıbrıs'ta bazı kişilerin Kıbrıs Cumhuriyeti'ni eleştirdiklerini duydum, şahsen beni değil, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin dışarıda olmasından mutlu olduklarını duydum. Dün, Milli Muhafız Ordusu Komutanı, Fransız ve İngiliz kuvvetlerinin komutanlarının daveti üzerine, Türk Silahlı Kuvvetleri Komutanı'nın da hazır bulunduğu, bu konuyla ilgili bir toplantı için Paris'teydi. Bu, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin rolünün tanınması anlamına gelmektedir. Türkiye ile ilgili başka bir konu daha var, çünkü Ukrayna'da bu rolü üstleniyor gibi görünüyor. Rusya ve Ukrayna da buna olumlu bakıyor gibi görünüyor çünkü Rusya, Ukrayna sınırında bir NATO gücünü kabul etmeyecektir. Dolayısıyla, eğer tüm bunlar gerçekleşirse, Kıbrıs Cumhuriyeti'nin de yer alacağı bir Avrupa gücünden bahsediyoruz. Ancak Suriye cephesinde - çünkü bu önemli, Kıbrıs sorununa baktığımızda büyük resme bakmamız gerekiyor - Türkiye'nin başlangıçta oynamaya çalıştığı bu öncü rolün onu ABD ve İsrail ile ilişkilerinde zor yollara sürüklediğini görüyoruz. Dolayısıyla bu da dikkate almamız gereken bir başka gerçektir.

 

Soru: Peki, ABD ve İsrail'in de sayfayı çevirme ihtimalinden endişe duymuyor musunuz?

 

Hristodulidis: Suriye ile ilgili olarak...

 

Soru: Türkiye ile ilgili olarak, genel anlamda…

Hristodulidis: Tamamen farklı yaklaşımlar var ve ilişkiler hiç de iyi bir düzeyde değil. Bu konu yarın Atina'da Dışişleri Bakanları düzeyinde yapılacak Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan arasındaki üçlü toplantıda ele alınacak.”

 




  • RMMO KOMUTANI ZERVAKİS’İN KORONAVİRÜS TESTİ POZİTİF ÇIKTI ... +Detaylı Bilgi
  • LİMASOL’DA PROTESTO GÖSTERİLERİ ... +Detaylı Bilgi
  • NURİS: ANASTASİADİS’İN “KULLANIM KAYBI TAZMİNATI” VAADİ YERİNE GETİRİLEMEZ ... +Detaylı Bilgi
  • HER 10 RUM’DAN 6’SI GÜNEY KIBRIS’TAKİ DEVLETİN “YOLSUZLUK DEVLETİ” OLDUĞUNA İNANIYOR ... +Detaylı Bilgi
  • RUM SAVUNMA BAKANI’NDAN TÜRKİYE’YE ELEŞTİRİ ... +Detaylı Bilgi
  • ROLANDİS: “KAYBEDİLMİŞ FIRSATLAR, KAYBEDİLMİŞ VATANLARA GÖTÜRÜR” ... +Detaylı Bilgi
  • ŞİLLURİS: “KIBRIS SALDIRGAN VE YAYILMACI GÜÇLERE KARŞI KENDİNİ SAVUNMAYA HAZIRDIR” ... +Detaylı Bilgi
  • İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ: GÜNEY KIBRIS’TA, DÜZENSİZ GÖÇMENLERE KÖTÜ MUAMELE YAPILIYOR ... +Detaylı Bilgi