ULUÇEVİK: “ABD, RUM-YUNAN ORTAKLIĞI İLE SAF TUTMUŞTUR”


KKTC SEVDALISI, MİLLİ DAVAMIZIN ATEŞLİ SAVUNUCULARINDAN DENEYİMLİ DİPLOMAT,EMEKLİ BÜYÜKELÇİ TUGAY ULUÇEVİK ABD’NİN RUM YÖNETİMİNE SİLAH AMBARGOSUNU KALDIRMA KARARINI GAZETEMİZ VOLKAN’A YORUMLADI, GÖRÜŞLERİNİ PAYLAŞTI:

Description: HUSEYIN:Users:mac:Desktop:t uluçevik.jpg

 

ABD Hükûmeti’nin, Kıbrıs uyuşmazlığına Ada’daki  taraflar arasında eşitlik esasına göre çözüm arayışını kolaylaştırma düşüncesiyle Kıbrıs Rum Yönetimi’ne 1987’den bu yana uyguladığı silâh ambargosunu kaldırma kararını esefle karşılıyorum.

ABD’nin bu kararı Bölgesel ve evrensel barış idealiyle bağdaşmamaktadır. NATO ittifakı ve dayanışması için talihsizliktir.

Bununla beraber, ABD Yönetimi bu kararıyla, kendilerinin de Kıbrıs’ta ve Doğu Akdeniz’de uzlaşma ve anlaşma yoluyla çözümler üretilemeyeceğine inanmaya başladığını ortaya koymaktadır.

Unutulmamalıdır ki, Kıbrıs Adası, 1954 – 1960 ve 1963 – 1974 dönemlerinde Rumların Yunanistan’ın desteğiyle önce Ada’daki İngiltere  Yönetimi’ne karşı sürdürdükleri terör eylemleri, daha sonra Ada’nın anayasal düzeninin diğer kurucu ortağı Kıbrıs Türk halkına silâhla giriştikleri “etnik temizlik” hareketi sebebiyle “kaynar kazan” ve “barut fıçısı” haline gelmiştir. 

Rumların tutum ve davranışlarıyla Kıbrıs Adası komünizmin Doğu Akdeniz’deki yuvalanma alanlarından biri olma tehlikesine maruz kalmıştır.  ABD ve İngiltere’nin diplomatik inisiyatifleriyle başlayan süreçte Ada’da kurulan eşit Ortaklık Devleti Rumların Yunanistan’ın desteğiyle gerçekleştirdikleri şiddet eylemleriyle yıkılmıştır. 

O dönemde ABD’deki Rum – Yunan unsurlarının etkisinde kalan ABD Yönetimi’nin, Türkiye’nin 1960 Andlaşmalarından doğan hak ve yetkilerini kullanmasını engellemek maksadıyla Türkiye’ye karşı takınmış olduğu haksız ve yanlış tarihî tutuma ve davranışlara tanıklık etmiş bir kuşağa mensubum. ABD’nin o dönemdeki yanlış tutumunun, Kıbrıs konusunun yarım asırdan fazladır çözümsüzlük içinde gündemde kalmış olmasının temel sebeplerinden biri olduğu kuşkusuzdur.

Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan’ın Kıbrıs Adasını kuvvet yoluyla “Yunan” adası haline getirme emel ve hayaliyle  1974’de Ada’da neler yaşandığı bilinmektedir. ABD’nin Ada’daki Büyükelçisi Rodger Paul Davies’in 19 Ağustos 1974 günü Rum teröristlerin saldırısıyla Rum – Yunan hayalî emellerinin kurbanı olduğunu da hatırlayanlardanım.

Türkiye’nin 1960 Andlaşmalarından doğan haklarını zamanında kullanmış olması sayesinde Kıbrıs adasında 46 yıldan beri “istikrarlı sükûnet” yaşanmaktadır.

Belirli dönemlerde - yine ABD Kongresi’ndeki saplantılı Türkiye muhaliflerinin siyasî oyunlarıyla - Türkiye’ye ve dolayısıyla NATO ittifakına  karşı yapılan yanlışlıklara rağmen, genel bir bakış halinde ABD’nin Kıbrıs konusundaki tutumunda iki taraf arasında mümkün olduğu kadar denge kurmaya çalışmış olduğunu söyleyebilirim. 

Nitekim, ABD Kıbrıs konusundaki BM Genel Kurulu’nda 1965’den bu yana yapılmış oylamalarda hiçbir zaman Türkiye’nin  red oyu verdiği bir karar tasarısına kabul oyu vermemiştir. ABD, BM Genel Kurulu’ndaki  karar tasarılarının “BM’nin ilgili kararlarını uygulaması için Türkiye’ye BM Yasası’nda öngörülen yaptırımların uygulanması” çağrısını içeren maddeleri üzerinde Türkiye’nin talebiyle yapılan oylamalarda bizimle beraber red oyu kullanmıştır. ABD Mayıs 1984’de Güvenlik Konseyi’nin aldığı 550 sayılı karara da çekimser oy vermiştir. 

Başta Türkiye’nin Kıbrıs’taki askerî varlığı ve Kıbrıs Türk halkının demokrasiye bağlılığı olmak üzere, ABD gibi diğer bazı aktörlerin nispeten dengeli ve tarafsız tutumları sayesinde Ada’da yaşanan  istikrarlı sükûnet ortamı, 1974’den sonra Kıbrıs sorununa eşit düzeyde müzakere yoluyla çözüm arayışı yapılmasını mümkün kılmıştır. 30 yıl süren bu arayışlar nihayet 2004’de ortaya bir Antlaşma Metni çıkarmıştır. Ada’da iki halkın ayrı oy kullandıkları referandumlarda Andlaşma Rum halkı tarafından reddedilmiş ve ortadan kalmıştır. 

Başta ABD ve AB olmak üzere uluslararası aktörler, Kıbrıs Türk halkından referandumda çözüm için kullandığı “evet” oyunun; Türkiye’den de Kıbrıs Türk halkını bu yönde oy kullanması için yaptığı teşvik ve yönlendirmenin, vermeyi vadetmiş oldukları karşılığını, esirgemişlerdir. 

Rumlar ise çözümü reddettikleri için önce AB tarafından ödüllendirilmiş, sonra da ve şimdi ABD tarafından ödüllendirilmektedir. 

Rusya da esasen Kıbrıs konusunda hep Kıbrıslı Rumların yanında ve destekçisi olmuştur. 

Yönetimi tutarsızlıklar içinde geçmiş olan ABD Başkanı Trump, tam iki ay sonra yapılacak Başkanlık seçiminin seçim telaşının içindedir. 

Bir taraftan 20 Ağustos’ta Trump’ın “Erdoğan ile çok iyi ilişkilerimiz var” diyor. Buna Devletimiz ve Milletimiz adına iki Devlet arasındaki ilişkilere karşılıklı çıkarlarımız bakımında olumlu sonuçları olabilir diye seviniyorum. Öte taraftan 10 gün sonra ABD Yönetimi Kıbrıs’ta dengelerin ve dolayısıyla “istikrarlı sükûnetin” bozulmasına tehlikeli  şekilde sebep olacak bir karar alıyor.

Halen ABD seçimlerinde başkan adayları Rum ve Yahudi lobilerini “tavlama” peşindedirler. Türkiye’nin İsrail ile ilişkilerinin bozuk olmasının sonuçlarından seçilmek için yararlanmak istemektedir. Rum lobisi önünde de Türkiye’nin çıkarlarına karşı tavır alma yarışındadırlar.

Unutulmamalıdır ki, Rumlar ve Yunanistan attıkları her yanlış adım sonucunda Ada’da meydana gelen yeni durumda bir önceki durumu pişmanlıkla aramıştır. Ama ders alamamışlardır.

Kıbrıs uyuşmazlığı ve Türkiye ile Yunanistan arasındaki bütün sorunlar Yunanların karakterinde olan “ahde vefasızlığın” neticesi olarak ortaya çıkmıştır. Bu olgunun, gerçeğin tek bir istisnası yoktur.

Pompeo Anastasiadis ile yaptığı telefon konuşmasında “ABD – KC ikili güvenlik ilişkisini derinleştirmekten” söz etmiş. Yine benzer sözler Amerikalılar tarafından Yunanistan ile ilgili olarak söylenmektedir. Trump’ın “Yunan Silâhlı kuvvetlerinin bölgesinde oynadığı önemli rolü vurgulayan” konuşmalarına rastlamaktayım.

Şayet ABD yönetimi Kıbrıslı Rumların ve Yunan’ın bu değişmez vasfını göz ardı ederek Büyük Atatürk’ün eseri olan müttefik ve güçlü bölgesel aktör Türkiye Cumhuriyeti Devleti yerine stratejik ortak olarak  GKRY’ni ve Yunanistan’ı ikame edebileceği yanılgısına düşmek istiyorsa, o zaman GKRY ve Yunanistan ile birlikte geçmiş dönemleri pişmanlıkla arayacağını bilmelidir.

ABD, komünizmin Doğu Akdeniz’de yayılmasını ve Kıbrıs Adasına hakim olmasını engellemede en önemli faktörlerin Türkiye ve KKTC halkı olduğu gerçeğini unutmamalıdır.

ABD’nin son tutumu ve kararı karşısında KKTC’nin  “ABD aldığı bu kararla Kıbrıs soruna zor kullanarak çözüm getirme  emel ve hayali peşinde koşmakta olan Rum – Yunan Ortaklığı ile saf tutar duruma düşmüştür. Böylece bizim nazarımızda Kıbrıs konusunda taraf tutar hale gelmiştir. Türkiye ile olan tarihî ve ahdî bağlarımız bizim için tek güvencedir” mealinde ve daha da kararlılık ifade eden açıklamalar akla gelmektedir. 

KKTC liderliğinin “bu gibi durumlarda Kurucu Cumhurbaşkanımız Rauf R. Denktaş ne şekil ve ölçüde tepki verirdi” diye düşünmesinin KKTC’nin ve Türkiye’nin ortak yararına olacağına inanırım.

 




  • RMMO KOMUTANI ZERVAKİS’İN KORONAVİRÜS TESTİ POZİTİF ÇIKTI ... +Detaylı Bilgi
  • LİMASOL’DA PROTESTO GÖSTERİLERİ ... +Detaylı Bilgi
  • NURİS: ANASTASİADİS’İN “KULLANIM KAYBI TAZMİNATI” VAADİ YERİNE GETİRİLEMEZ ... +Detaylı Bilgi
  • HER 10 RUM’DAN 6’SI GÜNEY KIBRIS’TAKİ DEVLETİN “YOLSUZLUK DEVLETİ” OLDUĞUNA İNANIYOR ... +Detaylı Bilgi
  • RUM SAVUNMA BAKANI’NDAN TÜRKİYE’YE ELEŞTİRİ ... +Detaylı Bilgi
  • ROLANDİS: “KAYBEDİLMİŞ FIRSATLAR, KAYBEDİLMİŞ VATANLARA GÖTÜRÜR” ... +Detaylı Bilgi
  • ŞİLLURİS: “KIBRIS SALDIRGAN VE YAYILMACI GÜÇLERE KARŞI KENDİNİ SAVUNMAYA HAZIRDIR” ... +Detaylı Bilgi
  • İNSAN HAKLARI İZLEME ÖRGÜTÜ: GÜNEY KIBRIS’TA, DÜZENSİZ GÖÇMENLERE KÖTÜ MUAMELE YAPILIYOR ... +Detaylı Bilgi