ULUSAL TÜRK KURULUŞLARI DÜNYA KONSEYİ BAŞKANI HÜSEYİN MACİT YUSUF'UN
20 TEMMUZ BARIŞ ve ÖZGÜRLÜK BAYRAMI MESAJI
Mukavemetçi Kıbrıs Türkünün varoluş mücadelesinin taçlandırıldığı, özgürlüğümüze kavuştuğumuz 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı’nın 51.yıldönümü, Büyük Türk Milletine ve onun kopmaz ve ayrılmaz bir parçası olan Kıbrıs Türk Halkına kutlu olsun.
Emperyalist güçlerin desteklediği Rum-Yunan ikilisinin adayı Yunan yapma emellerine, eli kanlı EOKA teröristlerinin Megali İdea ve Enosis rüyasına, bu anlamlı günde Mücahit ve Mehmetçiğin muhteşem zaferiyle son verilmiştir.
Kıbrıs Türk Halkı asırlardır adada şehitler vererek, canla, kanla koruduğu topraklarda müslüman Türk varlığının sonsuza dek bağımsız ve egemen olarak yaşayacağını bu tarihi günde dünyaya ilan etmiştir.
Bağımsız Devletimiz KKTC'nin temelleri ve adada iki ayrı devlete dayalı çözümün coğrafi zemin ve siyasi temeli bu şanlı günde atılmıştır.
Kıbrıs'ta Türk varlığını hazmedemeyenler müzakere masasında binbir ayak oyunuyla, Kıbrıs'ın tamamına sahip çıkıp, Kıbrıs Türkünü ve KKTC'yi yok etmek, Türk ordusunu adadan çıkarmak, Anavatan’ın garantörlüğüne son vermek ve Anavatan’la olan bağlarımızı koparmak istemektedir. Bunu yaparken de diplomasi, baskı, tehdit,şantaj, adam satın alma, yalan ve dolan dahil her yolu mubah görmekten çekinmemektedirler. Şer planlarıyla ve Bizans oyunlarıyla Kıbrıs elimizden alınmak istenmektedir. Emperyalist planlarla Kıbrıs’ın Rum - Yunan yapılmasına asla müsaade etmeyeceğimiz bilinmelidir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi hakimiyetçi ve hegamonyacı emellerini gerçekleştirmek ve Enosis yolunu yeniden açmak için hala daha entrika peşinde koşmakta, bir taraftan uzlaşmaz tavrını sürdürürken diğer taraftan da silahlanmakta, askeri ve güvenlik anlaşmalarıyla,düzenlediği tatbikatlarla KKTC ve Anavatan Türkiye’yi hedefine koyan şer ittifaklar oluşturmaktadır.
Emperyalist AB ve ABD’nin ‘Kıbrıs’ta iki devletin varlığını asla kabul etmeyeceğiz’ açıklamaları safsatadır ve Türk tarafını bağlamamaktadır.
Faşist Eokacı/Enosisçi Rum lider Hristodulidis, Rumların lehine olan statükonun devamından yanadır ve bu durumu sürdürmeye çalışmaktadır. Rum liderin en büyük korkusu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) tanınması ve adada kurdukları yalana/dolana dayalı sahte düzenlerinin bozulmasıdır. KKTC’nin tanınmasını engellemek için Hristodulidis kapı kapı dolaşmakta ve işbirlikçileri emperyalist batı ile yeni tezgahlar hazırlamaktadır. Hristodulidis büyük bir adaletsizlikle üyesi oldukları Avrupa Birliği’nin(AB) Kıbrıs meselesinin çözümünde daha aktif rol almasını istemektedir. Rum tarafı Kıbrıs sorununun, Avrupa’nın da sorunu olduğunu, dolayısıyla çözüme Avrupalıların müdahil olmasının şart olduğunu söylemektedir. Rumların yaptığı hesaba göre, AB’ye tam üyeliği hedefleyen Türkiye, bu hedefine ulaşmak için, Kıbrıs sorununu kendi sorunu olarak benimseyen AB’ye taviz vermek zorunda kalacak ve dolayısıyla Rumlar bundan karlı çıkacaktır. Bu yanlış hesap yanında, Emperyalist Batı destekli Rum-Yunan ikilisinin ve içimizdeki federasyoncuların son günlerde yaymaya çalıştıkları, ’Türk tarafının mevcut siyasetinden vazgeçerek taviz vereceği’ gibi saçmalıkların KKTC’nin tanınmasını engellemek üzere ortaya atılmış boş laftan başka bir şey değildir.
Batı’dan yüz bulan Hristodulidis’in hedefi,kendisinden önceki liderler gibi, tek halka, tek egemenliğe, tek temsiliyete dayalı üniter yapıda, sözde Kıbrıs Cumhuriyeti’nin devamı olacak, iki bölgeliliğin ve iki toplumluluğun Avrupa Birliği müktesebatı ile sulandırıldığı ve Kıbrıs Türklerinin bu devlete azınlık olarak yamalanacağı bir Rum devleti kurmaktır. Bu hedefle yaratılmak istenen uyduruk "tek-birleşik Kıbrıslı milleti" Kıbrıs Türkünün sonudur. Kıbrıslıca çözüm dedikleri bu formüle göre Kıbrıs Türkü azınlık hakları ile yetinmek zorunda kalarak Rumun egemen olduğu Rum devletine yama yapılacak ve zaman içerisinde ozmosis yolu ile yok edilecektir. Rumun tezgahladığı bu Bizans tuzağına düşülmemelidir.Bu tezgahın hazırlayıcıları emperyalist güçlere ,başta BM ile ABD, İngiltere ve AB'ye karşı kararlı ve cesur duruş sergilenmelidir.
Anavatan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2022,2023 ve 2024 yıllarında BM Genel Kurulunda KKTC’nin tanınması için yaptığı çağrılar ileriye taşınmalıdır.
Geçtiğimiz yıl 18 Temmuz günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde(TBMM) oy birliği ile onaylanan ‘Kıbrıs Barış Harekatı’nın 50.Yıl Dönümü’ başlıklı tezkere ile KKTC’nin tanınması çağrısı yapılmış olması ve iki devlete dayalı milli siyasetimize destek verilmesi fevkalade olumlu bir adımdır. Her fırsatta ısrarla tekrarladığımız üzere, KKTC Cumhuriyet Meclis’i de, iki devlete dayalı çözüm ve tanınma için karar almalı ve KKTC’nin tanınması için kampanya başlatılması doğrultusunda adımlar atmalıdır.
Gözlemci üyesi olduğumuz Türk Devletleri Teşkilatı(TDT) üyesi kardeş ülkelerle sosyal,siyasi, kültürel, sportif, ve benzer alanlarda ilişkileri geliştirmeli, temasları artırmalıyız.
Maraş Vakıf toprağıdır ve kesinlikle Rum’a iadesi söz konusu olmamalıdır. Eski sakinlerin, arzu etmeleri halinde, KKTC idaresinde geçmişte işgal ettikleri mülklere kiracı olarak dönmelerinde ise sakınca yoktur.
BM Genel Sekreteri Guterres’in iyi niyet misyonu çerçevesinde düzenlediği zirvelerden adil,kapsamlı ve sürdürlebilir bir çözüm çıkması mümkün değildir. Son New York Zirvesi’nde Rum lider Hristodulidis’in geçiş kapılarının açılması için sürdürdüğü uzlaşmaz tutum ibretliktir.Rumlar’la en basit konularda bile anlaşmak mümkün değildir ve ortak zemin arayışları da beyhude çabalardır. Guterres vakit kaybetmeden 60 yıla yakın süren müzakerelerin başarısızlığını ilan etmelidir.
Kıbrıs Türkünün self determinasyon-kendi geleceğini belirleme- hakkından taviz verilmeyecektir.
KKTC’nin uluslararası tanınması önümüzdeki en gerçekçi seçenektir ve Kıbrıs Türk halkını aydınlığa kavuşturacak en önde gelen hedeflerden biridir. Ekim ayında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi KKTC ve halkımız için hayatidir. Devletimize sahip çıkan, egemenliğimize sahip çıkan Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın iki devlete dayalı çözüm siyaseti her geçen gün uluslararası merkezlerde ve çevrelerde destek bulmaya, anlaşılmaya başlamıştır. Seçim, federasyoncu/teslimiyetçi Rum işbirlikçileri ile egemenliğine, devletine/anavatanına sahip çıkanlar arasında bir referandum şeklinde gerçekleşecektir. Kıbrıs Türk halkının KKTC’ye ve Cumhurbaşkanı Tatar’a sahip çıkması varoluş mücadelemizin zaferle sonuçlanması için elzemdir. Halkımız her zaman olduğu gibi doğru kararı muhakkak verecek Rum’un boyunduruğu altına girmek demek olan federasyon/birleşmeyi reddedecektir.
Anavatan Türkiye'nin etkin ve fiili garantörlüğü olmazsa olmazımızdır. Gazze’de Filistinli kardeşlerimizin hunharca katledilmeleri ve dünyanın gözü önünde soykırıma tabi tutulmaları Türkiye’nin Kıbrıs’taki garantörlüğünün ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 51.yıldönümünü coşkuyla kutladığımız bu gururlu günümüzde,20 Temmuz Mutlu Barış Harekatında canlarını seve seve veren Şehitlerimize, Kahraman Gazilerimize, adada destansı direniş gösteren kahraman Mücahitlerimize, Mukavemetçi Kıbrıs Türküne, Varoluş Mücadelemizin lideri merhum Dr.Fazıl Küçük'e, Barış Harekatının Başbakanı merhum Bülent Ecevit'e, Başbakan Yardımcısı merhum Necmettin Erbakan’a, KKTC'nin Kurucusu Cumhurbaşkanı merhum Rauf R.Denktaş'a, Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine ve Anadolu'daki vefakar kardeşlerimize minnet ve şükranlarımı sunarım.
Sonsuza dek KKTC, sonsuza dek Anavatan…
Hüseyin Macit Yusuf
Ulusal Türk Kuruluşları Dünya Konseyi Başkanı